Kayıtlar

Son Randevu -5

Resim
Aldırmaz bir tavır takınarak sakince “Yine başladın saçmalamaya. Beni tek tedirgin eden şey ağzından çıkan katil kelimesi oldu. Sakladığım bir şey yok. Bütün bu sorgulama ve taciz bittiyse duş alıp dinlenmek istiyorum,” dedim. Sue hiçbir şey söylemeden birkaç dakika beni süzdü. O arada aslında benim söylediklerime inanıp inanmamayı tartıyor gibiydi. “Steve öldüğünden beri çok zor zamanlar geçirdiğini biliyorum. Hayatının otuz beş senesini beraber geçirdiğin biri aniden yok oluyor. Yalnızlığa alışmak ve onsuz hayatına devam etmenin çok zor olduğunun farkındayım. Ama geçen bu üç senede kendini toparlayacağını sanmıştım. Hem neden tekrar içmeye başladın? Bir şeyler yoluna giriyorken neden tekrar başa sarıyorsun?” dedi sorgular bir edayla. Neredeyse yetmişine gelmiş bir kadın olmama rağmen hala hayatımla ilgili kararların bana dikte edilmesi hatta iması bile beni irite ediyordu. İçmek, kusmak, yasımı istediğim kadar uzatmak, hatta ölmek bile benim tercihim olmalıydı. Kendimde ne tart...

Son Randevu -4

Resim
Bu da ne demek oluyordu? Birisiyle bir şeyler konuşmuş ve ödeme yapmıştım. Aklım donmuş ve kaskatı kesilmişti. Kendimi ne kadar zorlasam da bazı şeyler silinmişti hafızamdan. Kiminle konuşmuştum? Belki de kiralık bir katille? Tam olarak ne anlattım? Nasıl bir anlaşmaya vardık? Acaba kafamı çarptığımda mı unuttum? Yoksa unutmak bilinçaltımın kendini rahatlatması için bir oyun muydu? Uff! Çok sıkıldım. Bunun bile sorgulamasını yapmak yoruyordu beynimi. Zaten amacım da bu değil miydi? Neyin eleştirisini yapıyordum? Uyumak istedim. Gözlerim yavaşça kapandı ve kendimi koltuğa bıraktım. Gözümü açtığımda kız kardeşim hızlıca yürüyerek telsiz telefonla konuşuyor; iki polis memuru da baş ucumda ayakta durmuş ismimi sayıklıyorlardı. “Gözünü açtı,” dedi iri yarı olan. Kardeşim koşarak geldi. “Kim yaptı sana bunu?” dedi ağlamaklı bir sesle bağırarak. “Neyi?” dedim. Daha doğrusu demeye çalıştım boğazımdan anlamsız bir hırıltı çıktı. “Tamam, zorlama kendini ambulans yolda. Polisler evi...

Son Randevu -3

Resim
Salondaki saat on ikiyi vurduğunda bir süredir yataktan çıkmak için kendimde güç bulmaya çalışıyordum. Ağır adımlarla banyona gittim. Yerdeki kurumuş kan lekelerini gördüğümdeki şokla iki adım geri kaçtım. Aklımdan, birinin eve girmiş ve kendini yaralamış olabileceği gibi senaryolar geçti. Kan izleri banyodan salona oradan da yatak odasına geçiyordu. Hatta yastığımın bir kısmında da vardı. Elim yavaşça saçlarımın arasında dolaştı. Belli ki o kusma buhranları sırasında kafamı bir yerlere çarpmış ve sonra da kanamayı durdurmak için üzerine pamukla kompres yapmıştım. Ne olduğundan ziyade kanı durdurmak için çabalamış olmak kısmına takıldım. “Ne yani,” dedim kendi kendime, “bir taraftan internette kiralık katil arayıp diğer taraftan akan iki damla kan için mi endişelendim?” Bilinçaltımda hala yaşama isteği mi vardı? Üzerine bir kova buzlu su boca edilmişçesine allak bullak oldum. Kafamdan romantik ölüm hikayeleri yazarken belki de sadece kendimi kandırıyordum. Katil, New York’...

Son Randevu -2

Resim
Aklımdaki bazı detaylar netti ancak planın en zor kısmı kiralık katili bulmak olacaktı. Bu tarz şeylerin bilindik arama motorlarından aranması ne kadar doğruydu? Arada sırada mentörlük yaptığım bir öğrencim ile konuşurken “yasadışı şeyler nereden temin edilebilir?” diye sordum. Telefondaki kurnaz bir kahkaha attı. Duyulmaktan korkuyormuş gibi sesini alçaltarak darknet denilen bir şeyi anlatmaya başladı. Nasıl bağlanıldığı, arama yaparken ne yapmak gerektiği gibi birçok kafa karıştırıcı ayrıntıyı bir çırpıda sıraladı. Konuşmasının sonunda, zaten bu bildiklerini de başkalarından duyduğunu ve onun ismini her ne yapacaksam bu işten uzak tutmamı da ekleyerek bitirdi. Hepsini bir kâğıda not aldım. Sanki şu anki internet gerçekliğine paralel bir evren yaratılmıştı ve benim o kapıyı iterek içeri girmem gerekiyordu. Ölümü planlama kısmı değilse bile bu darknet denilen internetin karanlık dehlizlerinde fütursuzca dolaşma hissi beni garip şekilde heyecanlandırıyordu. İç gıcıkla...

Son Randevu -1

Resim
Uzun zamandır ölmek istiyorum. Bunu açıkça söylememin sebebi bana acımanız değil. Salt gerçekliği ortaya koyma hissiyatı sadece. Zaten çevremde kalan az sayıda arkadaşımla sohbetimiz sırasında araya sıkıştırdığım nihai isteğime dair birkaç kelimenin onlar üzerinde herhangi bir tesirini de görmedim. Bu da beni kutsal bir mucizeyi beklerken çevresindeki minik işaretlere sevinen bir naif kadar mutlu etti. Sonuç her ne kadar belirgin olsa da, kafamda o noktaya nasıl varacağıma dair tam bir fikrim yoktu. Boğulmak, yüksek bir binanın tepesinden atlamak, kendimi zehirlemek gibi yöntemler sadece insanların gazetelerin ikinci sayfalarında haberimi okuyup başlarını ve düşüncelerini başka yere çekmelerine yetecek. Hayır dostum! Benim gibi hayatının büyük bir çoğunluğunu kendini sanata ve yaratım sürecine adamış biri için çok yalın ve klişe. Ölümüm, dram içermeli ve merak uyandırmalı. Hatta herkesin kendine göre bir hikaye yazmasını bile isteyecek kadar bencilim bu konuda. Bu, çeşi...

Tekrar Merhaba!

Resim
Kendimi hayatın akışına bırakan kuru bir dal parçası gibi bir oraya bir buraya savrulalı tamı tamına 7.5 sene geçmiş. Bugün, tekrar klavye başına geçmek için kendimde cesaret buldum. Eğer bu inceden inceye esen ilham rüzgarı tekrar beni yarı yolda bırakmaz ise amacım uzun yıllar buradan sizlere seslenmek olacak. Tekrar Merhaba!

Aşk

Resim
Önce sesi kavradı kadını, belinden yakaladı, kulaklarına aktı ılık ılık. Ardından kokusu geldi hani o erkeklere özgü, sarsıcı. Gözlerini açtı kadın ve gördükleri, duydukları ve kokladıkları ile birleşti. Bedeni alev aldı. Harlı bir ateş karnından yükseldi yukarıya doğru. Nefesini tuttu, sanki bıraksa aşkın tutuşturduğu ruhunun yanık kokuları dışarıya çıkacaktı. Erkek, yanındaki arkadaşı ile konuştu ayaküstü. "Ayşe bana hiç bu çocuktan bahsetmemişti," diye düşündü. Ama belki sevgilisi vardı. Belki onu beğenmezdi. "Sahi, ben neden bugün makyaj yapmadan çıktım ki dışarı," derken yakaladı kendini. Kendine kızdı. Ayşe konuşmayı bitirdiğinde de ona kızdı. Erkek elini uzattı ona. "Hoşçakalın," dedi. "Benim cafe'me de beklerim. Ayşe ile gelin bir gün misafirim olun." Kadın heyecanlandı, yanakları kızardı, terledi. En son çocukken, ailesi ona yeni bir oyuncak aldığında bu kadar heyecanlandığını hatırladı.  Erkek ayrılır ayrılmaz sakinleşmey...