Aşk



Önce sesi kavradı kadını, belinden yakaladı, kulaklarına aktı ılık ılık. Ardından kokusu geldi hani o erkeklere özgü, sarsıcı. Gözlerini açtı kadın ve gördükleri, duydukları ve kokladıkları ile birleşti. Bedeni alev aldı. Harlı bir ateş karnından yükseldi yukarıya doğru. Nefesini tuttu, sanki bıraksa aşkın tutuşturduğu ruhunun yanık kokuları dışarıya çıkacaktı. Erkek, yanındaki arkadaşı ile konuştu ayaküstü. "Ayşe bana hiç bu çocuktan bahsetmemişti," diye düşündü. Ama belki sevgilisi vardı. Belki onu beğenmezdi. "Sahi, ben neden bugün makyaj yapmadan çıktım ki dışarı," derken yakaladı kendini. Kendine kızdı. Ayşe konuşmayı bitirdiğinde de ona kızdı. Erkek elini uzattı ona. "Hoşçakalın," dedi. "Benim cafe'me de beklerim. Ayşe ile gelin bir gün misafirim olun." Kadın heyecanlandı, yanakları kızardı, terledi. En son çocukken, ailesi ona yeni bir oyuncak aldığında bu kadar heyecanlandığını hatırladı. 

Erkek ayrılır ayrılmaz sakinleşmeye çalıştı. Ayşe, konuştukları konuya geri dönse de kadının aklından sadece Ayşe'yi sarsmak, sorular sorup onun hakkındaki herşeyi öğrenmek, sokakta dans etmek, bağırmak ve aşkın o hırçın kollarına kendini bırakmak geçiyordu. Biraz önceki o hımbıl halinin yerinde yeller esiyordu. Ciddi bir konuya giriş yapacakmış gibi boğazını temizledi. "Kimdi o?" dedi. Sesinin titremesini önlemek için bir iki öksürdü. "Cenk mi? Liseden bir arkadaşım. Birkaç senedir görmemiştim," dedi. Demek ismi Cenk'ti. "Tatlı birine benziyor. Sesi de çok hoş." Ayşe sırıtarak Şeyda'ya döndü. "Ne o? Havada aşk kokusu seziyorum?"

Aşk! İnsanın o en deli hali! Kendini kaybetme, başka bir bedende eriyip yine kendine dönme hali. İki yakandan yakaladı mı seni? Şanslısın! Kenini ona bırak. Seni hırpalaycak, savuracak, ruhunu harmanlayacak ve en sonunda senden yeni bir ben yaratacak. Artık, aşkla tanışan senden çok farklı olacaksın. Belki bir yanın kırık dökük kalacak ama aşk her zaman bir yolunu bulup seni yine kendi peşine takacak. Bin kere de olsa yalınayak, korunmasız, korka korka gideceksin ardından. Hem de her çağırdığında. Kendine ettiğin tüm o sözlere, yeminlere bakmadan koşarak uzaklaşacaksın. Bazen kendini kaybolmuş hissedeceksin. Karanlığın ortasında, bir başına. Korkma! Yolunu bulman için aşk kırıntıları olacak çevrende. Ama aşktan eser olmayacak. Bir daha ne zaman gelir, bilemeyeceksin. Ceplerine doldurduğun kırıntıları çıkaracaksın ara ara. Onları okşamak ve hatıralarına dokunmak için. Ellerini keseceğini bile bile, sıkı sıkı sarılacaksın onlara. Tuzlu göz yaşlarını basacaksın yaralarının üzerine. Ve yine bekleyeceksin aşk'ın yolunu. Tıpkı bir gemici karısı gibi. Gelecek diyeceksin. Biraz sabret, gelecek!           

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Siktir Git!

X-33

Son Randevu - 7