Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Son Randevu - 7

Resim
Pablo Picasso,  Pierreuses au bar  (Two Women at a Bar), 1902,  oil on canvas, 31 1⁄2 × 36". Sanki herkes benim küçük sırrımı biliyormuş gibi bir his uyandı. Artık o restorana da bakmak gelmiyordu içimden. Yürümeye başladım. O çiçekçi kadının söylediğini aklımdan çıkartmak için en iyi yol buydu. Biraz sonra Sue aradı. Bu kadının hiçbir şeyin peşini bırakmama huyu hem beni sinirlendiriyor hem de hayranlık uyandırıyordu. “İyiyim iyiyim merak etme,” diyerek açtım telefonu. “Sevindim iyi olduğuna. Aslında yarın akşamki altmışıncı yaş günü partimi hatırlatmak için aramıştım. Araba kullanmak istemezsen Jack gelirken seni de alabilir. Ne dersin?” dedi. Yarınki parti tamamen aklımdan çıkmıştı. Ama bir yığın insanla da vedalaşma şansı olduğunu düşününce “Teşekkür ederim hatırlatman için. Kendim gelirim. Saat 7’de sende olurum,” dedim. Diğer doğum günlerinde olduğu gibi tablo yapmak, şal boyamak veya seramikten kâse yapmak için zamanım yoktu. Ne almak istediğimi bile düşünmemiştim. Y

Son Randevu -6

Resim
Zamanımı doğru kullanmak adına her gün yapmam gerekenlerin listesini yapmaya başladım. İlk yapmam gereken vasiyetimi yazmak oldu. Üst katta bulunan atölyemdeki elliye yakın yağlı boya çalışmamı yeğenim John’a bıraktım. Her zaman sanat ile ilgilenmek istediğini ancak hayatın onu bir hamster misali sistemin çarkına sıkıştırdığını ve bu döngüden de nasıl çıkacağını bilmediğini söylerdi. Belki bu tablolar seçim yapmasını kolaylaştırırdı. Bu, hayatın en çok oynadığı oyunlardan biri değil midir? Diline pelesenk olmuş yapacağım, istiyorum, lazım dediğin her şeyi beklemediğin bir an da ve formda karşına çıkartıp seni, arzunu ve cesaretini denemesi. “Karar vermeni ve harekete geçmeni çok bekledim; oysa sen yürüdüğün yolun yanlış olduğunu bildiğin halde o taşlı patikada yürümeye direttin. Hadi ne duruyorsun? İşte o hep istediğin fırsat için bir kapı. İterek içeri girebilecek misin? Yoksa bildik güzergahın engebelerinde tökezleyerek mi yürüyeceksin?” şeklinde bir not da ekledim. Sır

Son Randevu -5

Resim
Aldırmaz bir tavır takınarak sakince “Yine başladın saçmalamaya. Beni tek tedirgin eden şey ağzından çıkan katil kelimesi oldu. Sakladığım bir şey yok. Bütün bu sorgulama ve taciz bittiyse duş alıp dinlenmek istiyorum,” dedim. Sue hiçbir şey söylemeden birkaç dakika beni süzdü. O arada aslında benim söylediklerime inanıp inanmamayı tartıyor gibiydi. “Steve öldüğünden beri çok zor zamanlar geçirdiğini biliyorum. Hayatının otuz beş senesini beraber geçirdiğin biri aniden yok oluyor. Yalnızlığa alışmak ve onsuz hayatına devam etmenin çok zor olduğunun farkındayım. Ama geçen bu üç senede kendini toparlayacağını sanmıştım. Hem neden tekrar içmeye başladın? Bir şeyler yoluna giriyorken neden tekrar başa sarıyorsun?” dedi sorgular bir edayla. Neredeyse yetmişine gelmiş bir kadın olmama rağmen hala hayatımla ilgili kararların bana dikte edilmesi hatta iması bile beni irite ediyordu. İçmek, kusmak, yasımı istediğim kadar uzatmak, hatta ölmek bile benim tercihim olmalıydı. Kendimde ne tart

Son Randevu -4

Resim
Bu da ne demek oluyordu? Birisiyle bir şeyler konuşmuş ve ödeme yapmıştım. Aklım donmuş ve kaskatı kesilmişti. Kendimi ne kadar zorlasam da bazı şeyler silinmişti hafızamdan. Kiminle konuşmuştum? Belki de kiralık bir katille? Tam olarak ne anlattım? Nasıl bir anlaşmaya vardık? Acaba kafamı çarptığımda mı unuttum? Yoksa unutmak bilinçaltımın kendini rahatlatması için bir oyun muydu? Uff! Çok sıkıldım. Bunun bile sorgulamasını yapmak yoruyordu beynimi. Zaten amacım da bu değil miydi? Neyin eleştirisini yapıyordum? Uyumak istedim. Gözlerim yavaşça kapandı ve kendimi koltuğa bıraktım. Gözümü açtığımda kız kardeşim hızlıca yürüyerek telsiz telefonla konuşuyor; iki polis memuru da baş ucumda ayakta durmuş ismimi sayıklıyorlardı. “Gözünü açtı,” dedi iri yarı olan. Kardeşim koşarak geldi. “Kim yaptı sana bunu?” dedi ağlamaklı bir sesle bağırarak. “Neyi?” dedim. Daha doğrusu demeye çalıştım boğazımdan anlamsız bir hırıltı çıktı. “Tamam, zorlama kendini ambulans yolda. Polisler evi inc

Son Randevu -3

Resim
Salondaki saat on ikiyi vurduğunda bir süredir yataktan çıkmak için kendimde güç bulmaya çalışıyordum. Ağır adımlarla banyona gittim. Yerdeki kurumuş kan lekelerini gördüğümdeki şokla iki adım geri kaçtım. Aklımdan, birinin eve girmiş ve kendini yaralamış olabileceği gibi senaryolar geçti. Kan izleri banyodan salona oradan da yatak odasına geçiyordu. Hatta yastığımın bir kısmında da vardı. Elim yavaşça saçlarımın arasında dolaştı. Belli ki o kusma buhranları sırasında kafamı bir yerlere çarpmış ve sonra da kanamayı durdurmak için üzerine pamukla kompres yapmıştım. Ne olduğundan ziyade kanı durdurmak için çabalamış olmak kısmına takıldım. “Ne yani,” dedim kendi kendime, “bir taraftan internette kiralık katil arayıp diğer taraftan akan iki damla kan için mi endişelendim?” Bilinçaltımda hala yaşama isteği mi vardı? Üzerine bir kova buzlu su boca edilmişçesine allak bullak oldum. Kafamdan romantik ölüm hikayeleri yazarken belki de sadece kendimi kandırıyordum. Katil, New York’