Can Kırıkları -1
Hayal kırıklıklarımı
topladığım tek yerin kütüphanem olmasını istemiştim. Ancak yudumladıkça hayatı,
kalbimin arka sokaklarının hüsran anıtlarıyla dolduğunu gördüm. Yine de yaşama
susamaktan vazgeçemedim. Neyse ki, o keskin yakıcı anlardan geçerken kendimi
koruma kalkanına alma refleksini geliştirebildim. Nasıl başardım bunu diye
düşündüm geçenlerde ve aklıma Caner ile yaşadığımız o kırık dökük hayal
geldi.
Caner, erkek kardeşi
ve iki arkadaşı ile kafa dinlemek için tatile gitmişti. Aslında süre belirtmemiş
olmasına rağmen genelde dört günden fazla görüşmediğimiz olmazdı. Yokluğunun
ilk iki günü kız arkadaş buluşmaları, aile ziyaretleri ve başka yükümlülükler
gibi normalde beraber yapmadığımız işler ile geçti. İçten içe sıkılmaya hatta
özlemeye başlamıştım. Burada olsaydı şöyle yapardık, bunu konuşurduk
demelerimi, yatağın onun tarafında yatmalarım izledi. Her ne kadar bir yanım
bulundukları beldeye gitmem gerektiğini savunsa da gerçekte hoş
karşılanmayacağı fikri beni caydırıyordu. Ta ki çalıştığı üniversiteden o çok
beklediği zarf eve ulaşana kadar. Özlemiştim, zarfı ulaştırmam gerekiyordu, 5
gün olmuştu ve görmek istiyordum. Bütün bu argümanlar küçük bir sırt çantası
hazırlayıp yola çıkmam için yeterliydi.
İki tam günümü, ki
hatırlayınca bile sinirlerim bozulur, yolda geçirdim. Bozulan otobüs, saatler
sonra gelen minibüsler, sayısız aktarmalar, perişanlık, yorgunluk, kendine
kızmak, geri dönme isteği, kendine acıma, şüphe etme, tekrar özlem, ağlamak,
karmakarışıklık ve tam olarak nerede olduğunu bilmememe rağmen o beldeye
ulaşmak. İşte böyle bir ruh haliyle varmıştım küçük otobüs terminaline.
Lavaboya gidip kendime çeki düzen verdim. İki lokma atıştırdıktan sonra telefon
edecektim. Henüz kahvaltımı bitirmeden karşıdan geldiğini fark ettim. Beni
görünce önce biraz afalladı, ne işin var gibi kafa salladı, sonra yanıma geldi.
Ben ona coşku ile sarılırken ondaki anlamsız donukluk yüzünden ben de ne
yapacağımı kestiremiyordum.
“Ne arıyorsun
burada?” dedi kuşkucu bir ifadeyle. Bense neden beni gördüğü için mutlu
olmadığını, neden yalnız olduğunu ve terminalde ne yaptığını
düşünüyordum.
“Seni çok özledim,
görmek için birkaç gün daha beklemek istemedim, ayrıca üniversiteden beklediğin
zarfta geldi ve belki bir iki gün de beraber geçiririz diye düşündüm. Sana sürpriz
yapmak istedim ama pek hoşuna gitmedi sanırım? Diğer çocuklar nerede?” dedim
gözlerimle etrafı tararken.
“Onlar geçen akşam
döndüler ben başka arkadaşlara rastlayınca onlarla takılmak için kaldım
burada,” dedi. Garip bir hal vardı tavrında. Sanki biraz daha kalmak
istedim, ne var biraz daha uzattıysam, bunu sorgulamak niye der gibi.
Şaşırma ve donakalma
sırası bendeydi. Ona ulaşmak için katlandığım eziyetlere rağmen onun iki gün
daha bensiz kalabilme rahatlığını; benim dakikaları saymam ile onun araya başka
dakikalar koymasını düşündüm sessizce. Ben tüm bu düşünce kasırgasını içimdeki
hassas terazide tartarken o da zarfını açıyordu sessizce.
“Artık doçentim,”
dedi ve zarfı katlayıp cebine koydu.
“Tebrik ederim ama
pek bir heyecan ve sevinç belirtisi yok yüzünde. İyi misin sen?” dedim anlamaya
çalışarak. Sanki iki aydır bu haberi almak için sabırsızlanan, duyum
kırıntıları için bölümdeki herkesi arayan o değildi.
“Ya sen bana
gerçekten neden geldiğini söyler misin? Beni mi kontrol ediyordun? Başka bir
kadın mı var diye bakıyordun? Nedir olayın?” dedi sinirli sinirli başını
sallayıp gözlerini çakmak çakmak bana dikerek.
“Dört senedir ilk kez
bu kadar kırıcı konuşuyorsun. Neden bu sinir? Şimdi vardım terminale. Beni gördüğüne
sevineceğini sanmıştım. Sevgilimi görmek istememin altında art niyet
araştırılmasını anlayamadım gerçekten,” dedim. Bütün gecenin yorgunluğuna
sevimsiz karşılanmanın huzursuzluğu eklenince sabır sınırlarım zorlanmaya
başlamıştı.
“Sen burada kalmaya
devam et tabii ama ben dönsem iyi olacak,” dedim kırılan bütün hayallerimi masadan
tek tek toplayıp cebime doldururken. Dağılan sisin ardından çıkan tek gerçek
bilginin bu ilişkinin bittiğini bilmemdi.
“Ya saçmalama Asu!
Bütün yolu kadınsal kaprislerin için mi geldin? Tamam kalırız işte! Olay
çıkartacak bir durum yok!”
“Olay çıkartmıyorum
ki. Gayet sakinim ben. Senin sakinleşmen gerek bence. Ayrıca bir süredir
hissettiğim ama bir türlü isim koyamadığım o garip boşluk anlam buldu. Bizim bu
ilişkiye verdiğimiz değer, emek, his, saygı çok farklı ve aradaki fark büyüyen
bir girdap gibi beni içine çekiyor.”
“Kafa dinleyelim
dedik başımıza gelene bak. Türk filmine bağladık.”
Resim Kaynak: https://chelsschapman.blogspot.com/2019/07/heart-broken-sketches.html
DEVAMI SONRA...
Yorumlar
Yorum Gönder